I Shall Seal The Heavens - Bölüm 1535: Kainat!
Bölüm 1535: Kainat!
Daha önce tamamen toza ufalanmış olan sekiz kıta şuan tekrar eski haline gelmişti. Ölüler şehrindeki her şey tıpkı ilk halini almıştı. Meng Hao bir kez daha ellerini kenetledi ve baş selamı verdi. Şuan hayaletleri yanında götürme fikrinden tamamen vazgeçmişti. Bunu yapamayacak olmasından değil, bunun doğru şey olmadığından bunu yapmayacaktı. Burası onların eviydi. Burada doğmuşlardı ve burada ölmüşlerdi. Burası ayrılmamaları gereken bir yerdi. Meng Hao derin bir nefes aldı, ardından dönerek elbise kolunu fiskeledi ve Tarikat Lideri ve diğerlerini aldı. İleri doğru adım attı ve ışınlanma portalına ihtiyaç duymadan anında ölüler şehrinin dışındaydı. Engin Genişlik'in yıldızlı gökyüzüne çıktığı anda korkunç bir kovma gücü hissetti ve hatta Yücegök'ün iradesine benzer sesler duyabiliyordu. "Git. Git. Git.... Buradan GİT!" Meng Hao yıldızlı gökyüzüne baktı. Kovulma hissiyatı şiddetliydi. Engin Genişlik'in yıldızlı gökyüzündeki bütün doğal ve büyülü kanunlar, bütün Öz'ler şuan onu kovmaya çalışıyordu. O Aşkın bir varlıktı, Engin Genişlik'in yıldızlı gökyüzünün kabul edemeyeceği bir şeydi. Olduğu yerde bütün Öz'leri, bütün doğal ve büyülü kanunları değiştiriyordu. Bu da doğal olarak çatışma yaratıyordu. Meng Hao her zamanki ifadesiyle gözlerini Tarikat Lideri ve diğerlerine çevirdi. Hepsi de nefes nefeseydi ve onlara baktığı anda hemen başlarını eğdiler. "Tebrikler, yüce Aşkın...." Meng Hao yıldızlı gökyüzünde dururken bütün varlıkların, hatta yıldızlı gökyüzünün düşüncelerinde barındırıldığını fark etmişti. Daha önce Engin Genişlik uçsuz bucaksız gelirdi ama şimdi kutsal duyusuyla sınırlarını bulabilirdi. Tabii ki sınırlar zirve 9 Özlü birinin bile bir ömür boyu ulaşamayacağı kadar uzaktı. Bu yüzden Engin Genişlik'in yıldızlı gökyüzünün sonsuz olarak adlandırmak yanlış olmayacaktı. Daha önce Meng Hao'nun Engin Genişlik ile ilgili fark edemediği bir şey vardı. Ama şimdi yıldızlı gökyüzünün... sayısız yarık içerdiğini net şekilde görebiliyordu. Bazıları büyük bazıları küçüktü ama yıldızlı gökyüzünü doldurmuşlardı ve aynı zamanda Engin Genişlik'i dolduran sisin kaynağı olan bir çürüme aurası yayıyorlardı. Bu çürüme eli kulağında bir ölümü, yaşlanmayı, zayıflığı gösteriyordu. Bu yıldızlı gökyüzü ölmenin eşiğindeydi. Adeta hasta yatağındaki yaşlı bir adam gibiydi. Fakat yıldızlı gökyüzü ölmek istemediği için tüm bunlar yaşanıyordu. Bu noktada Meng Hao her şeyi anlamıştı. Eğer istese yıldızlı gökyüzünü yırtabilir ve Engin Genişlik'in dışına adım atabilirdi. Dışarıda beş sütunun bulunduğu uzaya girebilirdi. İsterse... Engin Genişlik'i delerek gerçek Kainat'a girebilirdi. Hatta geçmişte oraya gitmişti zaten. Aniden kutsal duyusunu dört bir yana gönderdi. Kovma gücünü baskıladı, ardından kutsal duyusunu yıldızlı gökyüzünü dolduran ve sadece Aşkın gelişimcilerin görebildiği yırtıklara gönderdi. Böylece Engin Genişlik'in yıldızlı gökyüzünün dışını görmesi mümkün olacaktı. Sessiz, toz ve ıssızlıkla dolu bir boşluk gördü. Aşkın olmadan önce bu manzara onun üzerinde çok fazla etki bırakmamıştı, sadece bir zamanlar buranın bereketli ve güzel bir yer olduğunu hissetmişti. Şimdi bu his daha da kuvvetliydi. Hatta bir zamanlar canlı varlıkların burada yaşadığına dair izler fark etti. Engin Genişlik'in dışının tenhalığına bakınca çağlar öncesinde, Yücegök'ün iradesi henüz yaşlanmamışken orada sayısız gök cisminin ve dünyaların olduğundan emindi. Çeşit çeşit hayat formları vardı. Fakat Yücegök'ün iradesi yaşlandığında yıldızlı gökyüzü Engin Genişlik'in dışından başlayarak kurumaya başladı. Oradaki gezegenler parçalandı ve dağıldı. Her şey ölmüştü ve geriye kalan tek şey harabeler içindeki beş sütundu. Bir an her tarafa yayılmış olan ölüm aurasını düşündükten sonra kutsal duyusunu daha da uzaklara gönderdi. Kısa süre sonra Engin Genişlik'in dış bölgesini neredeyse tamamen doldurdu. Ardından yarıklarla dolu bir bariyer fark etti. Aşkın olmayan gelişimciler bir ömür harcayacak ve yine de bu bariyeri asla geçemeyecekti ama Aşkın gelişimciler için bu nefes almak kadar basit olacaktı. Bir an sonra Meng Hao'nun kutsal duyusu yeni bir yıldızlı gökyüzü gördü. Aniden kalbi güm güm atmaya başladı. Gördüğü şey...gerçek anlamda sonsuz olarak tanımlanabilecek... Kainat'tı! Kutsal duyusuna göre onun sınırlarını görmek mümkün değildi. Görkemli, göz alıcı ışık vardı ve sonsuz bir yıldız denizi, sayısız burgaç ve diğer gök cisimleriyle doluydu. Bazıları parlak bazıları ise sönüktü. Bazıları kuruyordu bazıları ise daha yeni doğmuştu. Meng Hao tekrar Engin Genişlik Alemine baktığında gözleri aydınlanmayla parladı. "Demek Patrik Engin Genişlik'in klonunun bahsettiği Kainat buydu. Engin Genişlik Alemi bu sonsuz Kainat'ın içindeki bir yıldız girdabından başka bir şey değil." Engin Genişlik Aleminin Kainat'ın küçük bir parçası olduğunu fark ettiğinde başını sağa sola salladı. Hatta onun bir tohum gibi olduğu da söylenebilirdi. Tohumun içinde Engin Genişlik vardı ve onun dışı... bütün olarak Kainat'tı. Kainat'ta her şey sessizdi. Başka yıldız girdapları da görülüyordu ve onların kendilerine özgü çeşit çeşit dünyalarla dolu olduklarını tahmin etmek zor değildi. "Benden önce Aşkın olanların hepsi Kainat'a gittiler," diye mırıldandı. Her yıldız girdabı bir dünyaydı ve ancak Aşkın olarak bu dünyalardan ayrılmak mümkündü. Kainat'ta kaç tane canlı varlığın olduğunu bilmek imkansızdı ama kesinlikle başka Aşkın varlıkların olduğu söylenebilirdi. Büyük ihtimalle Engin Genişlik'in yıldızlı gökyüzünden çıkmış olan birkaçından daha fazlası vardı. Fakat Kainat'ı bütün olarak düşününce bu insanlar... yine de kilin boynuzu yada anka tüyü kadar nasir olacaktı. Meng Hao Kainat'a baktığında oraya dalıp keşfetme dürtüsü hissetti. Kesinlikle orada yürümesi gereken daha uzun bir yol vardı. Belki yıllar sonra Hayalet, Tanrı ve İblis ile karşılaşabilirdi.... En sonunda kutsal duyusunu geri çekti ve bu dürtüyü dizginledi. Hala Engin Genişlik Aleminde bitirmediği işleri vardı. Vücuduna geri döndükten sonra gözleri derin bir ışıkla doldu. Adeta yıllar önce Daqing Dağı'ndaki o genç bilgin gibiydi. Şimdi Aşkın'dı, yüzünde yaşlanmaya dair en ufak bir iz yoktu. Fakat gözlerindeki kadim bakışlar çok daha belirgindi. Tarikat Lideri ve diğerlerinin onu resmi olarak selamladıklarını işitti. Görünüşe göre onun için zaman artık farklı hareket ediyordu. Kutsal duyusunu Kainat'a gönderdiği andan geri çektiği ana kadar sadece tek bir cümlelik zaman geçmişti. "Tebrikler, yüce Aşkın," sözleri hala yankılanırken Meng Hao uzaklarda bulunan Dağ ve Deniz Kelebeği'nin olduğu yöne doğru baktı. "Bana Şeytan Hükümdar deyin," dedi sakince. Tarikat Lideri ve diğerleri ürperdi. Başlarını eğere konuştular, "Selamlar, Şeytan Hükümdar!" Herkes selamlarını sunarken Jin Yunshan derin bir nefes aldı. O Aşkın olmayı başaramamış, Meng Hao ise başarmıştı. Bu yüzden Aşkınlık yolunda bütün umudun Meng Hao'da olduğunu hemen anlamıştı. Dahası onun güç anlamında öncekine nazaran ne kadar farklı olduğunu hissedebiliyordu. Meng Hao'nun tek bir sözü doğal kanun değiştirebilirdi. Tek bir düşüncesinin Öz yerine geçebileceğini hissediyordu. Sanki onun tek bir hareketi tüm yıldızlı gökyüzünü sarsabilirdi. Onun bakış açısına göre Meng Hao şuan efsanevi Patrik Engin Genişlik ile aynı düzeydeydi. Aralarındaki engin fark yüzünden kısa zaman içinde Aşkınlık'a adım atamayacağını da hissetmişti. "Yüce Şeytan Hükümdar," dedi. “Öncü kolunuz olarak köleniz olmaya gönüllüyüm. Engin Genişlik Okuluyla Ölümsüz Tanrı Kıtasını ve İblis Alemi Kıtasını katledeceğim!" Tarikat Lideri'nin kalbi titredi ve hemen benzer sözler sarf etti. Diğerleri de aynısını yaptı. Titreyen Bai Wuchen ileri adım attı ve başını eğdi. "Bu naçizane hizmetçiniz sizin için her şeyi yapmaya hazır, hazretleri. Sadece en sonunda... beni Engin Genişlik'in dışındaki evime geri göndermenizi umut ediyorum." O başını eğerken Meng Hao'ya beklenti ve umutla baktı. Meng Hao bir an ona bakış attıktan sonra cevapladı, "Gerçekten de Engin Genişlik'in dışına mı gitmek istiyorsun?" "Yüce hazretleri," diye karşılık verdi, "bu konuda yardımınızı istiyorum. Ben Engin Genişlik'in dışında, Engin Genişlik Toplumu'nda doğdum. Ailem, arkadaşlarım, köklerim... hepsi Engin Genişlik'in dışında." Kadının Meng Hao'ya bakışı adeta yalvarır gibiydi. Meng Hao hafifçe iç geçirdi. Bu noktada Bai Wuchen'in bütün anılarının illüzyon olduğunu fark etmişti. Hatta Engin Genişlik gezegenindeki yukarıdan indikleri söylenen bütün insanların anıları Yücegök'ün iradesi tarafından değiştirilmişti. Bütün insanlar oraya o irade tarafından yerleştirilmişti. Buna Han Bei de dahildi. Bunun nedeninden ise Meng Hao tam olarak emin değildi. Fakat bunun Engin Genişlik gezegeni ile alakalı olduğundan emindi. "Her şey sona erdiğinde," dedi sakince, "eğer hala Engin Genişlik'in dışına gitmek istiyor olursan yardım edeceğim." Bununla birlikte bir kavrama hareketi yaptı ve elinde bir ruh ipliği belirdi. Bu, alnında üçüncü bir gözü olan orta yaşlı bir adamdı. O ortaya çıktıktan sonra titredi, ardından hemen Meng Hao'ya secde etti. Görünüşe göre tek bir söz etmeye bile cüret edememiyordu. Bu ruh... Engin Genişlik Okulu'nun gerçek Dokuzuncu Paragonuydu.
Yorum yaparken lütfen aşağıdaki kurallara uyunuz.