I Shall Seal The Heavens - Bölüm 1600: Zirve Savaş!
Bölüm 1600: Zirve Savaş!
Tanrı ortaya çıktığı anda yükselen canice aurasıyla etrafında devasa bir burgaç oluştu. Grupta arkasında devasa bir insansı görüntü olmayan tek kişi oydu.
İnanılmaz bir hızla inerken aynı zamanda sağ elini salladı. Sonsuz yıkıcı güç barındıran keskin rüzgar dikeni fırladı. Göz açıp kapayıncaya kadar doğrudan Meng Hao'nun karşısında belirdi.
Gözleri ışıldayan Meng Hao onu durdurmak için Sekizinci Nazarı kullanmaya hazırlandı. Fakat diken ortaya çıktığı anda yıldızlı gökyüzünde soğuk bir homurdanma yankılanmıştı.
"Sabitlen!"
Bir titreme yaşayan Meng Hao aniden bütün dövüşme becerilerini kaybetti. Rüzgar dikeni Savaş Zırhı'na vururken göz bebekleri büzüldü. Ağzından kan geldi ve geri çekildi. Ona doğru yaklaşan Tanrı elini sallayarak simsiyah bir rüzgar çağırdı ve bu rüzgar Rüzgar Çağrısı büyüsüydü.
Büyünün bu versiyonu, Meng Hao'nun yıllar önce Ölümsüz Tanrı Kıtasıyla dövüştüğünde yüzleştiği versiyonundan çok daha güçlüydü.
Herhangi bir hayat formunu söndürebilecek yıkıcı bir rüzgardı. Fakat rüzgar uğuldadığında Meng Hao Savaş Silahı'nı kafasının üstüne kaldırdı ve vahşice savurarak rüzgarı ikiye kesti!
İkiye bölünmesine rağmen rüzgar kaybolmadı. Bunun yerine sayısız siyah yağmur damlasına dönüştü ve ardından sayısız vahşi küçük canavara dönüştü. Daha sonra dağları ve toprakları dağıtan güç geldi. Meng Hao'nun etrafındaki tüm yıldızlı gökyüzü yok edilmişti.
Meng Hao'nun üzerinde bir ay görüntüsü belirdi ve tanrı soğukça homurdandı. Bir gümbürtüyle birlikte Meng Hao'nun Savaş Zırhı'nın büyük bir kısmı patladı. Hatta ağzından kan geldiğinde Hayalet, onu tutmak için Hayalet Hortlak'ı çağırarak inanılmaz bir hızla Meng Hao'nun üzerine doğru geldi.
Meng Hao tekrar kanlar tükürerek geri savruldu. İblis Su Ming de ortaya çıkarak öncekinden tamamen farklı bir kutsal beceriyle, göğsüne onun Özü'nü tüketebilecek garip bir güçle saldırdı.
Bir gümbürtüyle beraber Meng Hao tekrar geriye itildi. Daha sonra tanrı gerçekliği bozan ve her şeyi yok edebilen bir yumruk saldırısıyla geldi. Meng Hao yine ağır yaralandı.
Adeta karşılık veremiyordu. "Sabitlen" kelimesi tekrar yankılandı ve bir kez daha hareket kabiliyetleri dondu. Hayalet, İblis ve Tanrı onu durmaksızın dövmeye devam ettiler.
Meng Hao ağzından akan kanların hesabını tutamamıştı. Kemikleri parçalandı ve yıldızlı gökyüzünde oradan oraya dövülerek savruluyordu.
Bu rakiplerden birisini kolayca alt edebilirdi ve iki tanesine karşı durabilirdi. Ama Gökleri Mühürleme Büyüsü olmadan üçüyle aynı anda yüzleşmesine imkan yoktu.
Şuanki zayıf halinde Yücegök onların en büyük kozlarını kopyalayamayabilirdi ama bunlar kendi nesillerinin en güçlü uzmanlarıydı.
Onlar bir araya geldiğinde zirve durumundaki Yücegök bile titrerdi. Onlar geçmişten insanlar olabilirdi ama hala Gök ve Yer'i sarsabilecek güce sahiplerdi.
Ama Meng Hao vazgeçmeye hazır değildi. Dövüşmeye devam etti. Gerçek Benlik Tao'sunu, Dağ Tüketme Efsunu'nu, Dokuz Gök Yıkımı'nı, Yedi Tanrı Adımı'nı ve kendi yarattığı büyülü teknikleri ve Shui Dongliu'nun mirasından aldığı kutsal becerileri kullandı. Her şeyi, hatta doğal kanunları kullandı. Bu üç efsane figürle dövüş her yeri salladı.
Bu yıldızlı gökyüzünde daha önce böylesine bir savaş yaşanmamıştı.
Dövüşün şiddeti herkesi şoka sokacak türdendi. Meng Hao ciddi yaralanmıştı ama Aşkın dünyevi vücuda sahip olduğundan hızla iyileşiyordu. Tabii ki aynısı rakipleri için de geçerliydi.
Bu durum savaşın daha da şiddetlenmesine neden oluyordu.
Tanrı özellikle saldırılarında keskindi. En sonunda sağ elini salladı ve tüm yıldızlı gökyüzünün simsiyah olmasına neden oldu. Şaşırtıcı şekilde gecenin tüm karanlığını yok edecek kadar parlak bir güneş ortaya çıktı.
Daha bitmemişti. Tanrı'nın alnındaki yıldızlar dönmeye başladı. Fakat herhangi bir görüntü belirmedi. Bunun yerine kendisi hızla büyüyerek yıldızları yok edecek güçte bir Tanrı'ya dönüştü.
Tüm hayatı boyunca Meng Hao bu kadar zorlu bir savaş hiç yaşamamıştı. Onun yerinde başkası olsa şuan umutsuzluğa kapılmış, karşı koyma isteği körelmiş ve yok edilmiş olurdu. Ama Meng Hao değildi.
Direndi. Uzun zaman önce bu sekizinci dönüşümün sınırsız olmadığını fark etmişti. Aynı zamanda Yücegök de ağır biçimde zayıflamıştı. Yücegök onu Gökleri Mühürleme Nazarını kullanmaya zorluyordu ve Meng Hao bu şansı zaten zayıflamış olan Yücegök'ün gücünün daha da yorgun düşmesini sağlamak için kullanmak istedi.
Görünüşe göre sonsuz gümbürtüler kopuyordu. Üç rakibin ortak saldırıları Meng Hao'nun Savaş Zırhı'nı mahvetti. Birçok yeri yırtılmıştı. Savaş Silahı da ağır hasar almıştı.
Ama direndi. Kükreyerek Şeytan Hükümdarı çağırdı ve Hayalet İmparator ile İblis Hortlak'a gönderdi. Yumruklar uçtu. Bir şekilde Meng Hao kendini bu ölümcül durumdan çıkardı. Geri çekilirken kahkaha attı. Kanla sırılsıklam olmuştu ama umutsuzluk hissetmedi. Hatta kahkahası giderek yankılı bir hal aldı.
"İyi bir dövüş görmeyeli çok uzun zaman olmuştu," dedi. "On binlerce yıl...." Savaş Zırhı mahvolmuştu ve saçları darmadağındı. Ama Savaş Silahı'nı kaldırdı ve bu savaşı istediğini daha net belli etti.
Tam bu noktada Hayalet derin bir nefes alarak sağ elini salladı. Tüm vücudu saydamlaştı ve hayalet qi yükseldi.
"Aykırı büyü: Hayalet Tao!" dedi yumuşak sesle. Aniden ortadan kaybolarak savaşta şimdiye kadar kullandığı en ölümcül güç seviyesiyle bir hayalet hortlağa dönüşüp Meng Hao'ya doğru fırladı.
Fakat Meng Hao Hayalet tarafından kullanılan bu Taoist büyüsünün eksik, kusurlu olduğunu görebiliyordu. Bunun Hayalet'in kendisiyle alakası yoktu, bunun sebebi Yücegök tarafından yaratılan kopyanın eksik olmasıydı ve bu Taoist büyüsü zorla kullanılmıştı.
İblis gözlerini kapattı, ardından tekrar açtı. Tüm vücudu o anda karmaşık siyah işaretlerle kaplandı. Yumuşak bir nefes verdi ve vücudundan cehennem gibi bir aura patladı. Aura özel bir ele geçirme büyüsü türüne dönüşerek Meng Hao'ya doğru tehditkar bir şekilde ilerledi.
"Sahiplenme!"
Bu da eksik bir büyüydü!
Son olarak tanrı sakince elini salladı, "Tanrı'nın Tao'su, gelişimciler içindeki savaşçı! Şeytan'ın büyüsü, Gökleri ateşleyecek bir alev! İblis'in felaketi, bir ölüm afeti!"
Yine bu da bir eksik büyüydü!
Bu sözler Tanrı'nın ağzından çıktığı anda üçünden de Gök sarsan, Yer parçalayan enerji fışkırdı. Yıldızlı gökyüzü ortadan kaybolmuş, geriye sadece onlar ve onların eksik... kozları kalmıştı!
Yorum yaparken lütfen aşağıdaki kurallara uyunuz.