I Shall Seal The Heavens - Bölüm 1586: Zaman Kısıtlı!
Bölüm 1586: Zaman Kısıtlı!
Daha fazla tanıdık yüz ortaya çıktıkça bir zamanlar Dağ ve Deniz Aleminin bulunduğu burgaç ışıltılarla doldu. Sayısız insan savaşta ölüp geri döndükten sonra her yerde mutluluk sesleri duyuldu.
Yaşlı bir adam, Fang Dede ortaya çıktı. Meng Hao onu gördüğü anda bir titreme yaşadı ve hemen giderek yüzünde gözyaşlarıyla önünde saygıyla secde etti.
Fang Dede etrafına şaşkınlıkla baktı ama sonra Meng Hao'yu görünce yüzünde bir gülümseme belirdi. İşin doğrusu yıllar önce Shui Dongliu tarafından kendisine verilen 33 Gök'e sızma ve kıtalarının birbiriyle çarpışmasını sağlama görevini yerine getirmişti. O zaman gerçek anlamda ölmüştü. Gülerek torununu ayağa kaldırdı.
Tam bu anda burgaçtan başka birisi daha çıktı. O ortaya çıktığı anda birçok kişi onu tanıdı. O bir zamanlar Dokuz Deniz Tanrısı Dünyası'nın Kutsal Kızıydı... Fan Dong'er!
Aslında o savaşta ölmemişti. Ona eşlik eden beyaz cübbeli ceset onu boşluğun en derinlerine taşımıştı. Şimdi titreyerek çıktı, Meng Hao'ya baktı ve ardından dirilen diğer tanıdığı insanları gördü. Yüzünden gözyaşları aktı.
İnsanlar hayata dönmeye devam ettikçe, hayatta olanlar onlara geçmiş yüzyıllarda neler yaşandığını heyecanla anlattı. En sonunda herkes dirildikten sonra Meng Hao elini bir kez daha salladı ve burgaç dönmeye başladı.
Kısa süre sonra hızla uğuldadı ve Meng Hao'nun gözleri güçlü bir ışıkla parladı. Ata Alemine yarım adım seviyesindeyken uzun zaman önce kalbinin bir parçası olan belli bir kişiyi diriltmek istemiş ama yapamamıştı.
Ama şimdi Yücegök'ün klonunu tükettikten sonra Ata Alemine girmişti. Bütün güçlerine tam hakim olmasa da öncekinden kesinlikle çok daha güçlüydü.
Şuanki gelişim merkezi seviyesini düşününce antik zamanlardan insanları bile diriltmesi mümkündü!
"Üvey baba..." dedi yumuşak bir sesle burgacı işaret ederek. Burgacın içinde zaman geriye aktı ve antik Şeytan Ölümsüzü Tarikatı ortaya çıkana kadar görüntüler uçuştu.
Ke Juisi dışında kimse etkilenmemişti, o burgaca bakarken gözle görülür biçimde titredi. Antik Şeytan Ölümsüzü Tarikatının görüntüsü kalbinde büyük duygu patlamalarına sebep oldu. Bu duygular bir babayı kaybetmenin ne demek olduğunu bilmeyenlerin anlayamayacağı türdendi.
"Baba..." dedi duygu dolu bir sesle. Meng Hao bir büyü hareketi uyguladı, ardından parmağıyla bir hareket daha yaptı. Burgaç duraksadığında antik bir figür ortaya çıktı. Yavaş yavaş yüzü belirginleşti. O... Ke Yunhai'ydi.
Yavaş yavaş burgaçtan çıkarak diğerlerine katıldı.
Meng Hao Ke Yunhai'yi diriltmek için sayısız yıl geriye uzanmıştı!
Ke Yunhai olduğu yerde boş bir ifadeyle kalırken Ke Jiusi gözyaşlarıyla ona doğru fırladı. Hemen babasının önünde dizlerinin üstüne çöktü.
"Baba!"
Meng Hao da fırladı. Derin bir nefes alarak Ke Yunhai'nin önünde diz çöktü.
"Üvey baba!"
Ke Yunhai boş gözlerle Ke Jiusi'ye baktı ve ardından gözlerini kapattı. Bir an sonra tekrar açtı ve kavramış gibi göründü. Yüzünde sıcak bir gülümseme belirdi. Ardından Meng Hao'ya doğru baktı ve gülmeye başladı.
Bu yaşananlar Dağlar ve Denizlerin yıldızlı gökyüzünde inanılmaz bir olaydı. Savaşta ölen herkes geri dönmüştü. İşini bitirdikten sonra Meng Hao inanılmaz gücüne rağmen çok yorulmuştu.
Ama heyecanlı, mutlu gelişimcilere baktığında kalbinde bir neşe uyandı.
Yeni Dağ ve Deniz Alemini eskiden olduğu yere yerleştirdi. Yeni dirilen gelişimcileri aileleri ve arkadaşları tarafından Dağ ve Deniz Alemine götürülürken savaştan sonra yaşananları dinlemeye devam ettiler.
Zaman geçti. Meng Hao yıldızlı gökyüzü boyunca dolanmak yerine Xu Qing, anne babası ve Ke Yunhai ile birlikte Dağ ve Deniz Aleminde kaldı.
Yeni Dağ ve Deniz Alemi giderek gelişti ve büyüdü. Dokuz Dağlar ve Denizler içinde gelişimciler kendilerine yeni ev yaptılar ve Meng Hao'nun Şeytan Mühürleyiciler Birliği büyüsünü geliştirdiler.
Yıldızlı gökyüzü sessizdi. Engin Genişlik Okulu gelişimcileri Engin Genişlik gezegenine geri dönmüştü ve diğer bütün canlılar gibi onlar da saygı duydukları kendi evlerindeydiler. Bütün gelişimciler artık yaşadıkları yerin adının Engin Genişlik değil, Dağlar ve Denizlerin yıldızlı gökyüzü olduğunu biliyordu.
Yıldızlı gökyüzünün iradesi artık Yücegök değil Meng Hao'ydu.
Meng Hao, yıldızlı gökyüzünün lorduydu.
Bu yüzden Dağ ve Deniz Alemi yıldızlı gökyüzünün içinde nihai güç ve adeta bir Kutsal Topraklar olmuştu.
Günler geçti. Yıllar geride kaldı. Çok az kişi Meng Hao'yu gördü. Dağ ve Deniz Aleminde, Dokuzuncu Dağ'da sessizce yaşıyordu. Beş yüz yıl hızla geçip gitti.
Bu beş yüzyıl boyunca Meng Hao sakin göründü ama işin doğrusu sürekli Yücegök'ün bahsettiği laneti düşünüyordu. İçinde özellikle bir endişe vardı ve Yücegök'ün "zaman sınırlı." sözü onun üzerinde derin bir etki bırakmıştı.
Meng Hao durumu değiştirmek istedi. Yücegök'ün zirve zamanında yarattığı laneti kırmak istedi!
Ama beş yüzyıl boyunca ne denediyse sonuç vermedi. Ata Aleminde olmasına rağmen Yücegök'ün zirve durumundan çok uzaktaydı.
Bu aradaki fark yüzünden... lanet... kırılamayacaktı.
Beş yüzyıl geçerken Dağ ve Deniz Aleminde yeni nesiller doğup büyümeye başladı. Zaman geçtikçe Meng Hao bilerek kendi varlığının kanıtlarını silmeye başladı. İnsanların kendisi hakkında konuşmasını yada hikayeler yaymasını yasakladı ve bu yöntemle sayısız insanın kendisiyle Karma bağının olmamasını umdu.
Fakat bu zor bir işti. Ne de olsa lanetin en kötü özelliği sadece Meng Hao'ya Karma ile bağlı olan insanları değil, iki dereceden bağlı olanları da etkiliyordu.
Etki giderek genişledi ve etkisiz hale getirilemedi.
Beş yüzyıl boyunca Dağ ve Deniz Alemi büyümeye devam etti ama aynı zamanda görmezden gelinemeyecek şeyler de oldu. Örneğin... genel olarak konuşmak gerekirse Gelişen Ruh gelişimcilerinin dört yada beş yüzyıl yaşaması beklenirken ömürleri iki yüzyıla düşmüştü.
Dahası, daha fazla yaşaması kesin beklenen bazı gelişimciler yavaş yavaş zayıflamıştı. Ömürleri harcanmış ve en sonunda insanlar ölmeye başlamıştı.
Fakat alemin genel büyümesi ve gelişimi bu durumun gözden kaçmasına neden oluyordu. Meng Hao dışında. O farkındaydı.
Bu şekilde birisi öldüğünde onların cesetlerinin başında beliriyordu. Ömrü kesilen her bir cesette lanet izleri vardı.
"Zaman... sınırlı!" diye düşüncü acıyla. En sonunda bizzat tanıdığı insanların yaşlanma belirtileri göstermeye başladıkları gün geldi. O anda Meng Hao giderek endişeleniyordu.
Aklına gelen her şeyi yapmıştı. Büyülü teknikler kullanmıştı. Yeni doğal kanunlar yaratmıştı. Laneti zayıflatmak için her şeyi yapmıştı ama onu kıramamıştı.
Bu olanlar yüzünden Engin Genişlik'in dışına bile gitmişti. Ne de olsa lanet Yücegök tarafından yapıldığı için onu kırabilecek kişi yine oydu. Fakat bütün kutsal duyu gücünü kullanmasına rağmen Yücegök'ün gerçek formunu bulamadı.
Görünüşe göre saklanıyordu, Meng Hao ile nihai savaşı istemiyordu. Bu yüzden Yücegök'ün gerçek formu da zayıflıyor olsa da yine de ortaya çıkmadı.
Yorum yaparken lütfen aşağıdaki kurallara uyunuz.