I Shall Seal The Heavens - Bölüm 1591: Zamanın İçinde Gömülü
Bölüm 1591: Zamanın İçinde Gömülü
Dağın tepesi her zamanki gibi görünüyordu. Güzel bir tablo gibi dünyanın geri kalanından ayrılmıştı.
Meng Hao zirveye ulaştığı anda uzaklardaki tabutu gördü ve içi boştu!
Boş tabuta ilk defa bakıyor değildi. Xu Qing son derin uykusuna daldıktan sonra buraya gelmiş ve tabutun içinde kimsenin olmadığını görmüştü.
Chu Yuyan ortadan kaybolmuştu.
Nereye gittiğini ise Meng Hao da dahil kimse bilmiyordu. Bunu ilk keşfettiğinde tabut gibi bomboş bir kalple bakakalmıştı.
Chu Yuyan basitçe kendi başına gidemezdi. Sahip olduğu gelişim merkezi seviyesi ve yıldızlı gökyüzünün lordu olması sayesinde Meng Hao'nun onun varlığını tespit edebilmesi gerekirdi.
Ama hiçbir yerde yoktu.
Tek açıklama, Meng Hao Tao Özü ile buz tabutları yaparken bir şekilde gitmiş olmasıydı. Bütün enerjisini ve odağını elindeki işe verdiği için diğer şeylere dikkat edememişti. O sırada Chu Yuyan ile ilgili beklenmedik bir şeyler olmalıydı.
Yine de fark etmemiş olması mantıklı değildi. Tabii ki... Chu Yuyan kendi başına ayrılmadıysa. Yada... birisi gelip onu götürmediyse.
Bunu yapan biri varsa Yücegök olamazdı çünkü bu yıldızlı gökyüzüne giremezdi. Başka biri olmalıydı.
O kişinin gelişim merkezi... ya Meng Hao'ya denk yada en azından yakın olmalıydı.
Arkada bazı ipuçları kalmıştı. Bunlar çok zayıf olsa da Meng Hao yıldızlı gökyüzünün lordu, Ata Aleminde güçlü bir uzmandı. Eğer bir şeyi bilmek isterse ancak kendisinden daha yüksek gelişim merkezine sahip birisi ondan gizlenebilir yada arkasında ipucu bırakmadan gidebilirdi.
Ama ipuçları vardı ve bunlara bakınca Meng Hao Chu Yuyan'ı alan kişinin herhangi kötü niyeti olmadığına karar verebilmişti.
Uyguladığı kehanetlere göre, götürülmesi Chu Yuyan'ın kendisi için benzersiz iyi talih anlamına geleceğine ikna olmuştu. Hatta gelecekte onunla tekrar karşılaşma ihtimali bile vardı.
Bu yüzden müdahale etmemeyi seçmişti. Bunun yerine bu dağın önceki gibi mühürlü kalmasını devam ettirdi.
Dağa tırmandıktan sonra tabuta doğru yürüdü ve içine baktı. Gözlerinde anılar titreşti ve en sonunda iç geçirdi. Sanki genç bir kadının nazik bir sesle kendisine konuştuğunu duyar gibi oldu.
"Usta, bir gün hikayenin geri kalanını da anlatacağına söz ver."
Meng Hao her zamankinden daha bomboş hissetti. Xu Qing derin uykuya daldığında Meng Hao'nun kalbini de yanında götürmüştü. Chu Yuyan'ı düşünürken sanki iradesi de götürülmüştü.
Zaman geçti ve Meng Hao her zamankinden daha yaşlı göründü. Tamamen yalnızlığa boğulmuş halde gökyüzüne baktı.
En sonunda ayrıldı. Dağ ve Deniz Aleminde dolanarak Dağları ve Denizleri ziyaret etti. En sonunda Dokuzuncu Denize ulaştı. Orada durdu ve aşağı baktı.
Dokuzuncu Denizin yarısından fazlası kurumuştu. Guyiding Üç Yağmur Meng Hao'ya Karma ile bağlıydı ve bu yüzden lanetin etkilerini taşıyordu. Tıpkı Patrik Reliance gibi o da ömrünü uzatmak için derin uyku durumuna girmeyi seçmişti.
Dokuzuncu Denize baktığında Guyiding Üç Yağmur'dan hafif dalgalanma geldiğini hissetti. Yavaş yavaş kalbi sakinleşmeye başladı. Yoluna devam ederek Dokuzuncu Dağ'a geri döndü ve anılarının bulunduğu buz mağarasına gitti. Xu Qing ve ebeveynlerinin bulunduğu buz tabutların yanına oturdu ve gözleri saplantı, odaklanmayla parladı.
Onca zamanın ardından Yücegök'ün lanetini kıracak bir yol bulamamıştı.
Son zamanlarda aklına çılgınca yeni bir fikir gelmişti.
"Acaba Dokuz Şeytan Mühürleme Nazarından sonra... Onuncu Nazar var mı!?"
Zaman geçmeye devam etti. Bin yıl. İki bin yıl. Üç bin yıl....
Şuan Meng Hao'nun Yücegök ile savaşının üstünden yirmi bin yıl geçmişti. Bu süreçte Engin Genişlik Okulundan tanıdığı çoğu kişi ölmüştü.
Dağlar ve Denizlerin yıldızlı gökyüzünde Meng Hao'yu hatırlayan birini bulmak çok çok zordu. Hatırlayanlar da antik, tuhaf varlıklardı.
İkinci on bin yıllık süreçte Dağ ve Deniz Alemi genişlemeye devam etti. Daha da güçlendi ama aynı zamanda yozlaştı. Dokuz Dağlar aralarında sürtüşen ve dövüşen dokuz ayrı gruba bölünmüştü.
Artık işler birbirlerinden ayrılmak isteyecekleri noktaya gelmişti. Eğer Dokuz Dağlar ve Denizler temel olarak ayrılmaz olmasaydı kesinlikle ayrılacaklardı. Tabii ki bölünme fiziksel değil alemdeki insanların kalplerindeydi.
Dokuz Dağlar ve Denizler arasında kalkanlar yükseldi. Geçmişte hep birlikte çalışan topluluklar şimdi ayrı dünyalar olmuştu. Birinden diğerine geçmenin tek yolu dövüşmek ve öldürmekti.
Dağ ve Deniz Aleminin genişlemesi de benzer şekilde bölünmüştü.
Canlı varlıklar boyun eğmeye devam ettikçe Dağ ve Deniz Alemi en sonunda geçmişte 3,000 Düşük Aleme hükmettiği zamana benzer şekilde bir zirveye ulaştı. hatta o durumu da geçmişlerdi ve on binlerce çeşit çeşit hayat formuna ulaşmışlardı.
Yıldızlı gökyüzünde başka bir güç daha vardı. İlk on bin yıl boyunca nispeten bastırılmış kalmışlardı. Ama ikinci on bin yılda patlayıcı bir genişleme yaşamışlardı. Bu güç... Engin Genişlik Okuluydu!
Engin Genişlik Okulu geçmişte bir numaralı güç olmuştu ve ikinci on bin yıllık süreçte tekrar genişlemeye başlamışlardı. Yıldızlı gökyüzünü kasıp kavurarak Dağ ve Deniz Alemi gibi görkemli olmuşlardı. En sonunda yıldızlı gökyüzü ikiye bölündü.
Beklendiği gibi sürtüşmeler baş gösterdi. Küçük çatışmalar şiddetlenerek en sonunda iki güç ateş ile su gibi oldular.
Birbirinden güçlü uzmanlar çıktı. Dağ ve Deniz Aleminin, Alemin kendisi olan değerli hazinenin sağladığın bütün güçlere erişim hakkı vardı. Fakat eski neslin hepsi ölmüş olsa da yeni uzmanlar da Karma'dan etkilenmişlerdi ve ömürleri ciddi anlamda düşmüştü. Bu yüzden çok sayıda güçlü uzmana sahip olsalar da toplam sayıları hala sınırlı bir noktada kalıyordu.
Engin Genişlik Okulu da benzer durumdaydı. Eski nesilden en güçlü uzmanlar ya ölmüş yada kapalı meditasyona girmişti. Dağ ve Deniz Alemi gibi bir değerli hazineleri yoktu ama güçlü uzmanları daha uzun süre yaşıyordu. En sonunda iki tarafında avantajı yoktu ve nispeten denktiler.
Fakat bu yirmi bin yıllık süreçte çıkan Paragon sayısı önceki zamanların ötesindeydi. Gizli rezerv kuvvetlerini saymazsak iki güç de iki yüzden fazla 9 Özlü Paragon'a sahipti.
Bu yüzden dövüşler giderek şiddetlendi ve en sonunda büyük çaplı bir savaş patlak verdi.
Meng Hao bunları hiç umursamadı. Kapalı meditasyonda oturarak dünya tarafından unutuldu.
Şuan artık onu hatırlayan çok az sayıda kişiler de onun uzun zaman önce yıldızlı gökyüzünden ayrıldığın kanısına varmıştı.
Ne de olsa ortalarda görünmeyeli çok çok uzun zaman olmuştu. Onun hikayeleri, efsaneleri antik zamanlarda kalmış, zamanın derinliklerine gömülmüştü.
Yorum yaparken lütfen aşağıdaki kurallara uyunuz.