I Shall Seal The Heavens - Bölüm 1588: Shui Dongliu'nun Yeşim Kayışı
Bölüm 1588: Shui Dongliu'nun Yeşim Kayışı
Zhixiang güzeldi. Gençliğinde güzeldi ve yaşlı zamanlarında bile bembeyaz saçlarıyla, yüzü kırışıklıklarla dolu olsa da hala güzeldi.
Bu binlerce yıllık süreçte herkes tek tek ölmeye devam etti.
Meng Hao, kendisine yakın olan insanlar öldükçe acısının daha da büyüdüğünü hissetti. Bazen acı acı güldü. Gökleri mühürleyebilirdi ama iş lanete gelince çaresizdi.
Yücegök'ün laneti bir işkenceydi. Kendisini öldüren kişiye işkencesiydi. Onu öldüren kişi zamanın akışını izleyecek, mavi denizlerin verimli topraklara dönüşünü izleyecek ama tüm bu süreçte yalnız olacaktı.
Bu bir taktik, bir hileydi. Yücegök inanılmaz zayıfladığında bu taktiği düşmanının kalbinin çürümesine neden olmak için kullanabilirdi.
Yücegök'ün ancak bu şekilde kazanma şansı olacaktı!
Meng Hao da bunu gayet farkındaydı. Fakat hislerinden vazgeçemiyordu. Olup bitenleri görmezden gelemiyordu. Ke Yunhai en sonunda zayıflayıp ölüme yaklaştığında, ağladı. Ke Yunhai'nin yatağının önüne çocuk gibi çökerek gözyaşları akıttı.
"Neden ağlıyorsun...?" Ke Yunhai sevgi dolu sesiyle sordu. "Binlerce yıl daha yaşayabildim. Seninle ve Jiusi ile zaman geçirebildim. Bundan memnunum...." Uzandı ve Meng Hao'nun başını okşadı, ardından gözlerindeki ışık yavaşça söndü.
Bu binlerce yılda birçok insan öldü. Fakat toplamda Dağ ve Deniz Alemi gelişimcileri güçlenmişti. Birçok güçlü uzman ortaya çıkmıştı. Eski nesil üyeleri ise lanet olayının farkına vardıkça halkın arasından çekilmeye başlamıştı. Kısa süre sonra gerçek anlamda yepyeni bir Dağ ve Deniz Alemi oluşmuştu.
Savaşlar başlamış, Dağlar ve Denizler arasında çekişmeler yaşanmıştı. Fakat alemdeki doğal kanun yüzünden bu savaşlar bir kapsamda sınırlıydı.
Yıllar geçti. Bin yıl daha geride kaldı. Yaşlı neslin üyeleri birer birer ölmeye devam etti. Ksitigarbha da onların arasındaydı.
Zamanı gelmeden önce Meng Hao ve Xu Qing'i görmeye gitti. Yüzü yaşlıydı ve başkalarına nadiren gösterdiği sıcak ve nazik bir bakışa sahipti.
Onları görmeye geldiği o gece hayata gözlerini yumdu.
Daha sonra Meng Dede ve ardından Fang Dede. Ardından Fan Dong'er. Meng Hao'nun yoldaş klan üyeleri ve dostları birer birer ölmeye devam etti. Her ölüm kalbine saplanan bir bıçak gibiydi.
Bu süreçte Xu Qing'in saçları beyazlamıştı. Yine de henüz ölmemişti. Meng Hao onu hayat kuvveti yönünden zengin olan kendi kanıyla besledi.
Ama bu onun yaşlanmasını durdurmayacaktı. En sonunda yatalak kalmaya çok yaklaştı. Buna rağmen Meng Hao'ya karşı olan hassas hisleri gözünden hiç ayrılmadı. Sanki Meng Hao'ya bir ömür boyunca bakmak bile onun için yeterli olmayacaktı.
Yine de kızgın değildi. Aksine son bin yıllardı onunla birlikte geçirebildiği için çok memnundu. Pişman olduğu tek şey ona herhangi bir çocuk doğuramamış olmasıydı. İstemediğinden değildi. Sadece doğurmayı seçmemişti.
Çocuğunun lanetin vahşetinden nasibini almasını istememişti.
Zaman her zamankinden daha yavaş akan bir nehre dönüştü. Bin yıl daha geride kaldı. Artık ölmüş olanların sayısız sayılamayacak kadar çoktu. Yaşlı neslin sayısız gelişimcisi toza dönüşmüştü. Antik Dağ ve Deniz Savaşında savaşmış olan sadece bir avuç insan kalmıştı.
Shui Dongliu binlerce yıl direnmeyi başarmıştı. Ama en sonunda gözlerini ölümle kapatmak zorunda kaldı. Ölmeden önce gülümsedi ve Meng Hao'nun avucuna bir yeşim kayış yerleştirdi. Ardından gözlerinde bilge ve ileriyi gören bir ışıkla Meng Hao'ya baktı.
"Unutma.... Yeşim kayışın içine baktığında onun içeriğini kalbine işle ve ardından onu yok et. Bunlar benim... laneti kaldırma yöntemine dair elde ettiğim sonuçlarım!"
Meng Hao yelim kayışı aldıktan sonra Shu Dongliu'nun ruh tohumunu aldı ve onu da buz dağına yerleştirdi. Yeşim kayışı inceledi ve ardından onu yok etti. Gözlerinin derinliklerinde bir saplantı parıltısı görülüyordu.
Daha fazla zaman geçti. Bu kadar uzun süre dayanmayı başaran az kişi en sonunda ömürlerine yenik düşüyordu. En sonunda Patrik Reliance hayatını adeta sonsuz seviyeye genişletecek olan bir derin uyku durumuna girmeyi seçti.
Birkaç yüzyıl sonra Meng Hao'nun aile üyelerinden birisi öldü.
Bu kişi ablası Fang Yu idi. O ve Sun Hai yıllarca dayanarak beraber çocuklarının nesillerinin arka arkaya ölüşünü acıyla izlemişlerdi.
Son evlatlarını da kaybettiklerinde karı koca gözlerini kapatmışlar ve beraber ölmeyi seçmişlerdi.
Onların ruh tohumlarını aldıktan sonra Meng Hao uzun bir süre sessizce durarak geçmişi düşündü. Ablasının nasıl daima kendisini koruduğunu düşündü. Farkında olmadan gözyaşları yanaklarından aşağı düşmeye başlamıştı. Yan tarafta ebeveynleri hüzne boğulmuş ağlıyorlardı.
Meng Hao kalbinin derinliklerinden söylendi, "Yemin ederin hepiniz için reenkarnasyon döngüsünü tekrar başlatacağım!"
Fang Yu ve Sun Hai öldükten sonra altı yüz yıl geçti. Bu süreçte erken gruptan geriye sadece birkaç kişi kalmıştı. Xu Qing, Meng Hao ve ebeveynleri dışında Wang Youcai, Şişko, Dong Hu ve Hap Şeytanı kalmıştı. Ayrıca hala uyanmak istemeyen Chu Yuyan vardı.
Diğer herkes toza dönüşmüş ve ruh tohumları Meng Hao tarafından alınmıştı.
Meng Hao'nun kanı sayesinde Xu Qing zar zor direniyordu. Meng Hao'nun ebeveynleri Dağ ve Deniz Kelebeği ile kaynaştıkları için dayanabilmişlerdi. Dong Hu mucizevi inci sayesinde hayata tutunuyordu. Hap Şeytanı ise bir tıbbi hapın cisimleşimiydi ve bu yüzden herkesten daha fazla dayanmıştı.
İlk pes eden Wang Youcai oldu. Ömrü bittiğimde kahkahalar atarak öldü. Meng Hao kalbine acı saplandığını hissetti. Wang Youcai'nin ruhunu buz mağarasına koydu ve bir kez daha ağladı.
Fakat Wang Youcai'den çok ölümü daha acı verici olan kişi... Şişkoydu.
O ve Şişko adeta kardeş gibilerdi. Gelişim yolunda beraber yürümeye başlamışlardı. Şişko ölmeden önceki zamanlarında artık şişman değildi. Vücudu bir deri bir kemik kalacak kadar kurumuştu. Bütün eşlerinin ve bütün çocuklarının ölümünü izlemişti.
Sessizce uzandığı yerde Meng Hao'ya bakarken gülmek istedi ama buna enerjisi yetmedi.
"Siktir.... Meng Hao, Yücegök'ü benim için ortaya çıkarmalısın.... Kazanmalısın. Laneti kırıp beni reenkarnasyona gönderdiğinde önceki hayatımı hatırladığımdan emin ol...." Şişko son nefesini aldı ve bu nefesi güçlü bir bağırış için kullandı. Son enerjisini de kullandıktan sonra gözlerini kapattı.
O yıl Meng Hao'nun yüzünde birçok kırışıklık belirdi.
Dağ ve Deniz Alemine kıyasla Engin Genişlik gezegeninde daha az ölüm vardı. Vakalar olsa da Karmik bağlantılar çok derin olmadığından çok fazla kişiyi etkilememişti. Meng Hao ile Karmik bağlantıları güçlü olanlar da kısıtlı bir ömre sahip olmuştu. Fakat o kişilerin gelişim merkezleri güçlü olduğundan ömürleri de lanete rağmen henüz bitmemişti.
Dahası, eğer Aşkın olurlarsa o zaman lanet onları etkilemeyecekti.
Yorum yaparken lütfen aşağıdaki kurallara uyunuz.